Çataltepe Gazoz Fabrikası ve Mavi’nin Masalı
Ünye'de yemyeşil çam ağaçlı bir sokakta, balkonundan Karadeniz'in dalgalı denizini gören yokuşun başındaki evde, yardımsever ve ilgili komşularının, amcası, yengesi ve dört çocuğunun yaşadığı samimi bir mahallede geçti Mavi’nin çocukluğu.
Okula gitmeyi çok severdi küçük Mavi. Sabah erken uyanmaktan hiç hoşlanmasa da annesinin uyandırma çabaları boşa çıkmazdı ama asık suratla kalkardı yataktan. Bu asık surat fazla uzun sürmezdi. Yüzünü yıkadığında artık yeni güne gülerek başlar, kahvaltısını yapar kırmızı puantiyeli paltosunu, kırmızı rugan ayakkabılarını giyer evden çıkardı. İlkokula başladığı sene saçları kısa olmasına rağmen annesi toka takardı gözünün önüne düşen perçemine. En sevdiği mahalle arkadaşı Songül ile birlikte giderdi okula. Anafarta İlkokulu evlerinin olduğu yokuşun sonundaki Cumhuriyet Meydanındaydı. Koşarak inmeye bayılırdı Mavi bu yokuşu. Kaç kere koşarken düşüp dizini kanatmıştı ancak vazgeçmemişti bu sevdasından. Rüzgarın yüzüne çarpan serin nefesi hoşuna giderdi. Uçar gibi olurdu koşarken yokuş aşağı.
Okulun arkasında babasının Çataltepe Gazoz Fabrikası vardı. Gazoz Fabrikası derken küçük bir imalathane idi aslında, elle çalışan makinalarla yapılırdı gazoz. Babası, amcası Hasan ve sadece birkaç kişi tarafından yapılan meşakatli bir işti. Çok sevdiği Tuncer,Yüksel, Ahmet ve Tamer Abileri yaz tatillerinde bazen imalatta çalışır bazen de el arabası ile gazoz dağıtımına çıkarlardı. Her istediğinde gazoz içebilmek Mavi’nin çok hoşuna giderdi.
Bazı teneffüslerde arkadaşlarını toplayıp fabrikaya gider gazoz keyfi yapardı. O, en çok sade gazozu severdi. Babası İstanbul'a gidip gazozun içine koymak için çeşitli esanslar alırdı. Onları eklediğinde gazoz limonlu, portakallı veya muzlu oluverirdi. Karadeniz'in şirin ilçesi Ünye'de o zamanlar muz meyvesinin tadını ve nasıl bir meyve olduğunu çoğu kişi bilmiyordu. Mavi’nin ilk içtiğinde hoşuna gitmişti aslında muzlu gazoz. Ama gazozun tadını hiçbir şeye benzetemeyenler çok da beğenmemişlerdi muzlu gazozu. Babası da klasik sade ve portakallı gazoz yapmaya devam etmişti.
Mavi çocukluğundaki gazozun ağzında bıraktığı o lezzetli tadı ve samimi mahalle hayatını hala gülümseyerek hatırlar.
Okula gitmeyi çok severdi küçük Mavi. Sabah erken uyanmaktan hiç hoşlanmasa da annesinin uyandırma çabaları boşa çıkmazdı ama asık suratla kalkardı yataktan. Bu asık surat fazla uzun sürmezdi. Yüzünü yıkadığında artık yeni güne gülerek başlar, kahvaltısını yapar kırmızı puantiyeli paltosunu, kırmızı rugan ayakkabılarını giyer evden çıkardı. İlkokula başladığı sene saçları kısa olmasına rağmen annesi toka takardı gözünün önüne düşen perçemine. En sevdiği mahalle arkadaşı Songül ile birlikte giderdi okula. Anafarta İlkokulu evlerinin olduğu yokuşun sonundaki Cumhuriyet Meydanındaydı. Koşarak inmeye bayılırdı Mavi bu yokuşu. Kaç kere koşarken düşüp dizini kanatmıştı ancak vazgeçmemişti bu sevdasından. Rüzgarın yüzüne çarpan serin nefesi hoşuna giderdi. Uçar gibi olurdu koşarken yokuş aşağı.
Okulun arkasında babasının Çataltepe Gazoz Fabrikası vardı. Gazoz Fabrikası derken küçük bir imalathane idi aslında, elle çalışan makinalarla yapılırdı gazoz. Babası, amcası Hasan ve sadece birkaç kişi tarafından yapılan meşakatli bir işti. Çok sevdiği Tuncer,Yüksel, Ahmet ve Tamer Abileri yaz tatillerinde bazen imalatta çalışır bazen de el arabası ile gazoz dağıtımına çıkarlardı. Her istediğinde gazoz içebilmek Mavi’nin çok hoşuna giderdi.
Bazı teneffüslerde arkadaşlarını toplayıp fabrikaya gider gazoz keyfi yapardı. O, en çok sade gazozu severdi. Babası İstanbul'a gidip gazozun içine koymak için çeşitli esanslar alırdı. Onları eklediğinde gazoz limonlu, portakallı veya muzlu oluverirdi. Karadeniz'in şirin ilçesi Ünye'de o zamanlar muz meyvesinin tadını ve nasıl bir meyve olduğunu çoğu kişi bilmiyordu. Mavi’nin ilk içtiğinde hoşuna gitmişti aslında muzlu gazoz. Ama gazozun tadını hiçbir şeye benzetemeyenler çok da beğenmemişlerdi muzlu gazozu. Babası da klasik sade ve portakallı gazoz yapmaya devam etmişti.
Mavi çocukluğundaki gazozun ağzında bıraktığı o lezzetli tadı ve samimi mahalle hayatını hala gülümseyerek hatırlar.
10 Yorumlar
İnsan okudukça okuyor . Ellerinize sağlık
YanıtlaSilGeçmişi hep özlüyoruz...Ve en çok çocukluğumuzu özlüyoruz....
YanıtlaSilNe güzel bir hikaye olmuş.İftarlık Gazoz filmi aklıma geldi.Gazozu bende hala severim.Muzlusu nasıl olur bilemedim.Muz bir zamanların en pahalı meyvesiydi:) Şimdi her türlü tropik meyve ile tanıştık(tadına bakmasak da en azından görüyoruz:)) )
YanıtlaSilNe mutlu size. Ne güzel anılar bunlar.
YanıtlaSilGazoz deyince içim sımsıcak olur nedense. Gazoz yapan babaya sahip olmak da nasıl güzel bir şeydir :)
YanıtlaSilFotoğraflar çok güzel :)
Geçmiş,eskiler ne güzelmiş. Bunu şimdi anlıyoruz..
YanıtlaSilKalemine saglik
Ne güzel bir çocukluk, çok şanslısın:)
YanıtlaSilMuzlu gazozun tadını canlandıramadım doğrusu:) Ne oldu peki gazoz imalathanesi?
BİLGİLENDİRME İÇİN TEŞEKKÜRLER, RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız geçmiş güzel günleri, gazozun tadını hissettim. Yazlık sinemada ara olsun da gazoz satılan büfeye koşalım diye sabırsızlıkla beklerdik arkadaşlarla. Ben de en çok sade severdim. Burnumda babamın ramazan pide kokusu, ağzımda gazoz tadı, günlerden bayram ne güzel.
YanıtlaSilBunu okuyunca aklıma mahalledeki gazoz fabrikası geldi. Orada da hep sade gazoz üretilirdi.
YanıtlaSil