Zülfü Livaneli’nin üç günde 150 binlik ilk baskısı tükenen “Huzursuzluk” içime işleyen çarpıcı bir kitap oldu. Yüreğimde hissettim kendi ülkenden kaçıp gurbet ellere gitmenin, zulüm görmenin nasıl bir kalp ağrısı yarattığını. Suriyeli mültecilere farklı bir göz ile bakmamızı sağladığı için Zülfü Livaneli’ne teşekkür ediyorum.

Şayet Sevgili Livaneli'ne ulaşabilseydim ona aşağıdaki soruları iletecektim. Huzursuzluk kitabının bir özeti buradaki sorular. İsterseniz sorulara siz yorumlarla yanıt verebilirsiniz. Ne dersiniz değişik bir röportaj olmaz mı ? Okurla yapılan Roman röportajı.

“Şengal Dağı’nın kaçgınları, insanlık ağacının kırılmış dalları, onca soykırımdan kurtulan kılıç artıkları burada. Meleknaz değil ama Meleknazlar burada, Nergisler, Zilanlar burada, Melek Tavus’un masumları burada. Arkalarında IŞİD var, önlerinde Avrupa.” Mültecilerin içinde bulunduğu durumu öyle güzel özetliyor ki bu paragraf. Kitabı yazmadan önce mülteci kamplarına gidip bu insanlarla konuştunuz mu siz de kitaptaki Gazeteci İbrahim gibi ?

“Suriye’de iç savaş olmasaydı, dünya bu savaşı körüklemeseydi, IŞİD’den petrol almasaydı Meleknaz’ın Zilan’ın Nergis’in başına bunlar gelmeyecekti köylerinde evlenip çoluk çocuğa karışarak yaşayıp gideceklerdi. Üç milyon mülteci Türkiye’ye gelmeyecek, Hüseyin Meleknaz ile karşılaşmayacak, Safiye’yle evlenip Mardin’de hayatını sürdürecekti.” Bu tespitler gerçekten de insanın kanını donduruyor. Ülkemizin mültecilere kucak açmasını ve Suriye Politikasını doğru buluyor musunuz?


“Merhamet de zulmün bir parçası; ne bana acıyın ne de çocuğuma. Merhamet zulmün merhemi olamaz. Meleknaz’ın gözleri söylüyordu bunları. Merhamet keskin bir kılıç; merhamet gösterenin kabzasından tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan bir kılıç.  Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı insan onurudur, elinde kalan tek şey budur.” Ülkemizde bu insanlara karşı bir tarafta merhamet, bir tarafta nefret olduğunu görüyoruz. Kırıp dökmeden nasıl el uzatacağız yardıma muhtaçlara?

“Ben bir insandım” kitaptaki en etkileyici cümlelerden biri. Ölürken bunu söyleyebilecek birinin halet-i ruhiyesini hayal etmek bile zor değil mi?

“Keşke bu kadar yabancılaşmasaydım, keşke kendimi Batılı yerine koyarak yıllarımı harcamasaydım, keşke Mehmet gibi Mardin’de sırtımı koca bir çınara dayayarak sağlamca yaşayıp gitseydim: hem kendime güvenim daha çok olurdu, hem de Doğuluların Batılı, Batılıların ise kendi halkına yabancılaşmış bir Doğulu olarak gördüğü kimliksizlikten kurtulurdum” diyor. Yurtdışında okumanın, çalışmanın amiyane tabiri ile kapağı atmanın yollarını arayan gençlere bir uyarı mı bu cümleler? 

Sizin yüzünüzden huzur ve dinginlik akıyor. “tam tersi sayılır ama zaten hayatta normal olan huzursuzluk durumudur, huzur ise çok ender yakalanan geçici anlardır olsa olsasiz de bu sözleri söyleyen roman kahramanınız gibi mi düşünüyorsunuz?


“Hala hayranlıkla bakmakta olduğum badem gözlerini alıp gidiyor” ne güzel bir cümledir bu aşka dair yazılan. Böyle yürekten ve etkileyici yazabilmeyi isteyen yazma sevdalılarına önerileriniz neler olur?

7 Yorumlar

  1. Çok merak ediyorum bende bu kadar satınca ki Livanelinin her kitabı insanı içine çekiyor Kardeşimin Hikayesini okumuştum en son...ne güzel tahlil etmişsiniz kitabı...sevgiler mavi anne...

    YanıtlaSil
  2. Kİtabı henüz okumadım mavi annem ama söz okuduğumda kendimce bazı sorulara yanıt vereceğim...

    YanıtlaSil
  3. Kitabı alıp almamakla önceleri biraz düşündüm, bir önceki kitabı beni bayağı zorladıydı çünkü.
    ama sonra internetten kitap siparişleri verince hadi herkes okudu ben niye eksik kalayım:) dedim ve istedim. Okuduğumda sorularına cevap versem olur mu? maviannem...

    YanıtlaSil
  4. Okumayı çok istediğim bir kitap sanırım listemde üst sıraya alsam daha iyi olacak :)
    Bu arada takipteyim. ÇEKİLİŞİME ve bloguma beklerim.

    makyajbox.blogspot.com ve berilcimcime.blogspot.com

    Desteğin için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Henüz okumadım. Umarım son romanından iyidir zira Livaneli'yi çok severim. Kendini tekrar etmesini istemem.

    YanıtlaSil
  6. Kitapta beni en çok düşünmeye sevkeden din ya da inançlar üzerinden nasıl böyle ayrışıp, nasıl böyle düşman olabildiğimiz. İnandığımız şeyler üzerinden nasıl vahşileşebildiğimiz. Aşk bile bu kindarlığı yenemiyor ölümü getiriyor.Oysa bir tek dünya var ve hepimiz binlerce yıldır onun üzerinde yaşıyoruz. Neden bu ötekileştirme çözmesi zor.
    Çok güzel bir kitap ve güzel sorular hazırlamışsınız.

    YanıtlaSil
  7. Zülfü Livaneli'nin henüz bir tane kitabını okudum ama kitaplığımda 3 - 4 tane kitabı var. Bu kitabını görmemiştim daha önce. Zülfü Livaneli'nin okuduğum kitabı Son Ada kitabıydı ve gerçekten çok beğenmiştim. İnşallah diğer kitaplarını da okuyacağım.

    YanıtlaSil