Tam da yatağına yatmış uykunun huzurlu kollarına kendini bırakıyordu genç kadın, "Anneee suuuuu" diye seslenen Fahir'in sesi ile yataktan fırladı mutfağa koşup bir bardak su alıp yatakta dönüp duran mis kokulu minik oğluna getirdi. Bardağı alıp başucuna koyduktan sonra eğilip yanaklarından öptü, iyi uykular diyerek odasına döndü ve yorganın altına girdi. 

Tüm gün işte ayrı evde ayrı yoruluyordu. Küçüğü sabah işe giderken annesine, büyüğü de kreşe götürüyorlardı. Kardeşi anneannede kalan abi, huysuzlanıyor kreşe bırakılırken ağlıyordu. Arabaya bindiğinde eşinin telkinlerine rağmen gözlerinden süzülen yaşlara engel olamıyordu. İçinde bir suçluluk duygusu ile işe gidiyordu. Anne olmak hiç de kolay değildi. 

Tam bunları düşünerek uykuya dalıyordu ki, "annneee suuuu" diye seslenen bu kez Ahmet Can'dı. Yine çok olağan bir şeymiş gibi koşarak mutfağa gitmiş elinde bir bardak suyla oğlunun yanında almıştı soluğu. Verdi suyunu öptü, iyi geceler dedi, boncuk boncuk bakan minik oğlana artık uyuması gerektiğini hatırlattı. 
 
Döndü yatağına yüzünde bir gülümseme ile. Eşi onu böyle görünce şaşırmıştı. Kızması gerekiyordu, suratı asık bir şekilde söylenmeliydi, tam uyuyacakken iki kez yataktan fırlayıp küçük afacanların odasına su götürmüştü. Yüzüne şaşkın şaşkın bakan eşinin yanağına bir öpücük kondurdu ve "susadıysan sana da su getireyim" dedi sakince. Yorganını üzerine çekerken içindeki huzur ve mutluluk için binlerce şükretti Yaradana. Ona iki sağlıklı erkek çocuk vermişti 2.5 yıl arayla, bundan büyük hediye olur muydu? Onun sahip olduğu hazineydi ailesi. Onları öpüp kucaklaması tüm yorgunluğunu alıyordu. Tüm nazlarını çekiyor, onlara sevgisini vermenin huzuruyla mutlu oluyordu. 

Sonra kendi annesini düşündü. O da az nazlarını çekmemişti abisi, erkek kardeşi ve kendisinin. O zamanlar hazır giyim bu kadar fazla revajda ve ucuz değildi. Annesinin elinden dikiş gelirdi. Bayramlarda, bir yakınının düğününde, özel günlerde hep annesinin diktiği kıyafetleri giyerdi. Abisi ve kardeşine de kazak, hırka örerdi. Onların sevdiği yemekleri yapar gönüllerini ederdi her zaman. Annesinin babasına gösterdiği saygıda, hizmette onların arasındaki güçlü aşkın rol oynadığını biliyordu. Babası da annesini gezdirmeye, hediyeler almaya, eve eli kolu dolu gelmeye, çiçekler getirmeye bayılırdı. Mutlu bir aileydi onlarınki. 

Örnek aldığı bir ana babaya sahip olmuştu. En az onların ki kadar huzurlu, mutlu ve aşk dolu bir yuva kurmayı dilemişti.  Allah onu duymuş olmalıydı. Şimdi aşık olduğu bir eşi ve iki sevimli çocuğu vardı. O nedenle de bu sahip oldukları için şükretmeyi bilmişti. Her zaman da "Allah herkese yüreğindeki muradı versin" diye dua ederdi.

7 Yorumlar

  1. Anlattığınız olayda kendimi görür gibi oldum bir anda.Ne güzel o zamanki emekleriniz şimdi karsılığını bulmuş iki tane başarılı evladınız var.Darısı bizlerin başına.Anneler gününüz kutlu olsun.

    YanıtlaSil
  2. canım kardeşim...

    usta bir yazarın, içten kaleminden çıktığı belli olan harikulade satırları okudum. büyülendim.

    sen de gerçek bir anne,evlat, eş ve kardeşsin... Allah hayırlı, uzun ömürler versin sana ve sevdiklerine, sevdiklerimize...

    YanıtlaSil
  3. Mutluluğunuz hep daim olsun mavi annem...
    Bu arada anneler günün de kutlu olsun ♥

    YanıtlaSil
  4. Maşallah hep sağlıkla hep huzurla nice güzel yıllar yaşayın evlatlarınızla mavi anne...

    YanıtlaSil
  5. Nefis ...
    Duygu dolu bir yazı Maviannem. :)

    YanıtlaSil
  6. Merhaba mavi anne.daha bugün tanıştık sizinle ve gözlerinizdeki gökyüzünü gördüm size bakar bakmaz.engin bir yüreğiniz olduğunu Hafize'den çokça dinlemiştim zaten.Daha uzun sohbetlerde buluşabilmek ümidi taşıyorum içimde.Artık takipçinizim:))

    YanıtlaSil